Özgül Öğrenme Güçlüğü Tanılı Çocukların Sosyal Sorunları
Öğrenme problemleri sadece akademik başarıyı değil; iletişim kurmayı, sosyal becerileri ve davranışları olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Öğrenme güçlüğü yaşayan çocukları düşündüğümüzde; okuma-yazma, matematik, organize olma, dikkat etme ve odaklanma gibi becerilerin genellikle akademik başarıya olan yansımalarından bahsetmekteyiz. Ancak öğrenme güçlüğü ve dikkat sorunları olan birçok öğrencinin sosyal ve iletişimsel sorunları da olabilmektedir.
Diğer çocuklarla ilişki kurmak, arkadaş edinmek ve sosyal ortamlarda kendilerinden ne beklendiğini anlamakta zorlanabilmekteler. Yüz ifadeleri ve beden diliyle ifade edilen sözsüz sosyal mesajları ve söze duygusal anlam katan ses tonunu yanlış yorumlamaktan kaynaklanabilmekte. Karşıdan gelen mesajları yorumlama güçlüğüne ek olarak kendilerini ifade etmekte de zorlanabilmekteler. Ayrıca çok fazla ve yanlış zamanlarda bağlamdan uzak konuşmalar yapabilmekteler. Dolayısıyla ikili iletişimde veya bir grup içinde neler olduğunu anlamak ve uyum sağlayabilmek zor bir görev haline dönüşebilmekte. Çocuklar ve gençler için sosyal davranışlarındaki farklılık ve bazen eşlik eden aşırı hareketlilik gibi diğer bileşenler akranları tarafından reddedilmeyi kolaylaştırıp, onları alay ve zorbalık hedefi haline getirebilmekte.
Bazen sosyal becerilerde zorluk yaşayan daha küçük yaşlardaki çocuklara otizm tanısı koyulabilmekte. Çünkü bu davranışlar otizm tanısının bir bileşenidir. Ancak, bu davranışların spektrumda olmayan birçok çocukta da meydana geldiğini bilmek önemlidir.
Alanyazında yer alan pek çok çalışmada öğrenme güçlüğü tanılı çocukların problemlerinin sosyal boyutlarından söz edilmiştir. Daha önce yapılan bu araştırmalar bağlamında öğrenme ve dikkat sorunları yaşayan çocukların neden iletişimsel ve sosyal problemler yaşadığına bir göz atalım.
Bilişsel Süreç
Başarılı bir sosyal etkileşimde meydana gelen bilişsel süreci bilmemiz, öğrenme güçlükleri ve sosyal zorluklar arasındaki ilişkiyi anlamamıza yardımcı olabilir.
Sosyal etkileşim esnasında karşı taraftan pek çok sözlü ve sözsüz işaret gelmektedir. Yüz ifadesi, beden dili, ses tonu, seçilen sözcükler gibi. Gelen bu mesajlara sezgisel olarak bir anda, düşünmeden yanıt vermekteyiz. Ama, aslında çok aşamalı ve karmaşık bir bilişsel süreç işlemektedir arka planda. Karşıdan gelen çoklu mesajların ne söylendiğini anlamalı, düşüncelerimizi organize etmeli, vermek istediğimiz cevaba öncelik vermeli ve ifade etmek için uygun kelimeleri geri çağırmalı ve seçmeliyiz. Yani bilişsel alanımızda hummalı bir çalışma meydana gelmektedir. Fakat herhangi bir güçlük olmadığında, bu aşamalar hızlı bir şekilde gerçekleşebilmektedir. Bu durumu matematik problemleri üzerinden yeniden düşünmek somutlaştırmamıza destek olabilir. Matematiksel işlemlerde yetenekli biri bir problemi saniyeler içinde otomatik olarak kafasında yapabilir. Diğer kişiler ise problemleri çözmek için zamana, kağıda-kaleme, problemi çözecek stratejilere ve problemi adım adım çözmeye ihtiyaç duyar. İşte benzer şekilde, bu anlık sosyal mesajları bir dizi aşamaya ayırırsak pek çoğumuz bu adımları yıldırım hızında gerçekleştirmekte oldukça iyiyizdir. Ancak sosyal ve iletişim sorunları olan çocuklar bu bilişsel sürecin bazı basamaklarında takılabilmektedir. Bu durum onların otomatik olarak belirli alanlara erişememelerinden kaynaklanabilmektedir. Fakat matematik öğrenirken temel matematik konularından başlandığında ve kişinin öğrenmek için ihtiyaç duyduğu sayıda egzersiz yapıldığında pek çok matematik problemini çözebilir hale gelinebilir. Bu noktada var olan performansımız ve tekrar etmek önem kazanmakta. Matematik öğrenmeye benzer şekilde sosyal-iletişimsel zorlanmalarda da bilişsel performansın değerlendirilmesi ve tekrarlar yoluyla güçlüklerin telafi edilmesi desteklenebilmektedir. Temel bir örnek olarak; yüz ifadelerinin hangi duygulara eşlik ettiğini anlamada zorluk çeken çocuklara yüz ifadelerinin ilettikleri mesajların öğretilmesindeki gibi.
Bahsettiğimiz üzere, öğrenme güçlüğü ve dikkatsorunları yaşayan çocukların bilişsel süreçlerindeki zorlanmalar akademik yaşantılarında başarısızlığa neden olduğu gibi sosyo-iletişimsel ve sosyo-duygusal alanda da tahribat yaratabilmektedir. Derslerde yaşanan başarısızlığa akranlarla yaşanan güçlüklerde eklendiğinde okul yaşamından hızla uzaklaşabilmektedirler. Hatta bu durum okulu bırakmaya kadar gidebilmektedir. Bu noktada çocuğu bir bütün olarak ele almak ve akademik alan kadar diğer alanları da desteklemek; çocuğun daha sağlıklı ve başarılı bir birey olmasına yardım edecektir.